Soytarılar,prensesler, şövalyeler, cadılar, nedimeler, periler ve elfler hakkında ne adar aşk hikayesi varsa sizinle buluşuyor. Acıları acınız olacak. Büyülerini birlkte yapacak ve birlikte dizleriniz üzerinde kalacaksınız. Bir soytarının kalp sızıını hissedecek, büyüleri izleyecek, ejderhalarla çarpışacaksınız. Bu büyülü dünyaya siz de adım atın.
Güneşli bir gündü. Olması gayet doğaldı da. Güneş'in tanrısı Apollon vardı zira. Nasıl olmasın? Biraz da aşk kokusu var sanki. O da Afrodit'den olma Eros'tan geliyor olmalı. Işığı ile herkesi ve her yeri aydınlatan lord Apollon, Eros ile konuşuyor hatta onunla dalga geçiyor olabilirdi. Eros'un heykeltraşların yonttuğu yüzü sertleşiyor, yontulan taşlardan bir parça haline geliyordu. - Sen buna ok mu dersin Eros? Eros'tan hoşnutsuz sesler çıkıyor, parmakları arasındaki okları sıkıyordu. Buna rağmen güldü aşkın lordu. - Evet lord Apollon. Gümüş ve altın oklar... Aşkın okları ve nefretin okları. Çok güzel güldü Apollon. Gülüşünden ışıklar saçılıyordu. Altın sarısı saçlarını savurdu ve altın oklarından birisini çıkardı. -Bak Eros, ok budur. Seninkiler ok mudur? Yoksa sadece birer talim kılıcı mı? Peki o yay mıdır? Benimkisi gibi olanlar oktur. Bak ışıltılı günün okları. Veba oklar...
Yorumlar
Yorum Gönder