Ana içeriğe atla

Kayıtlar

tanrılar etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

KARANLIK SARAY (BÖLÜM 2)

  CHAPTER 2 Kaos'un sesi her yeri inletmişti. Erebus istemese de Pontus'un üzerinden doğruldu. Babasından çok alıştığı azarlardan birisini yiyecekti. Beceriksizdi. Belki bir krallığı dahi elinde tutamazdı. Sonra başını hızla iki yana salladı. Bu babasının ona dediği sözlerdi. Olduğu kişi değildi.O en fazla toprağa hükmeden, canavarların ölülerini değil dirilerini hakimiyeti altına alan, ölümü kutsayan, adaletin timsali Erebus'tu. Zamanlarına göre bir hayli fazla görevi vardı çünkü karanlık çağda sadece acı, vahşet ve göz yaşı hakimdi. Dikleşti. Durduk yere üzerine çullanan ağabeyi Pontus değil miydi? Ses ona kendine getirdi. "Sana soruyorum Erebus, hangi hakla ağabeyinin üzerine çullanırsın?" Erebus güldü. Gösterildi gülüşü ve de ruhu bedenden ayıracak kadar korkunç. "Çocuk değiliz baba. Benden daha büyük. Kendisini koruyamıyor mu?" Kaos'un sesi salonu inletti. "Sözümün üzerine söz söyleme!" Erebus başını yana devirip kollarını açıp etrafın...

KARANLIK SARAY (BÖLÜM 1)

  CHAPTER 1 Başlangıçta sadece Kaos vardı. Mutlak boşluk. Kaos tam 6 kez baba oldu. Gaia, Uranüs, Tartarus, Pontus, Erebus ve Nyx. 6 birbirinden güçlü kadim tanrı evreni yarattılar ve içinde yaşadığımız Dünya'yı. O zamanlar gece gündüz yoktu çünkü Erebus ve Nyx daha evlenmemiş, gün olan kızları Hemera doğmamıştı. Kaos sarayında yaşıyorlardı. Kaos Nyx' i kardeşi Gaia'nın yanına yollamıştı. Yani Dünya'nın yüzeyine. Nyx uzun bir süre orada kaldı hatta orada büyüdü. Ta ki Gaia, Uranüs ile evlenmeye karar verene kadar. Hiçbiri bilmiyordu ki bu sonsuza dek dünyanın kaderini değiştirecekti. Nyx yanında oturduğu ablasını sıkıştırdı. "Nereden çıktı bu evlilik?" Nyx ablası gibi aşık olmak veya evlenmeyi asla düşünmemişti, biliyordu ki Uranüs'ün doğma nedeni ablasının bu arzusuydu. Gaia yeşil elbisesini divana yayıp oturdu. Tanrıça ne kadar yer kendisi olsa da beş metrelik insan halinde kendi üzerinde dolaşıp dağ tepe arşınlamayı seviyordu. Yakutlarla bezeli kıvırcık...

Papatya

 Güneş eskiye göre daha sağlıklı olan çevrede batıyordu. Yine güneşi göremiyordum belki ama temiz bir hava soluyabiliyordum. Etraftaki evler değişmişti. Mimarlar sadece bir beton yığını yapmaktan vazgeçmiş olacaklar ki klasik mimariyi takip eder olmuşlardı. İnsanların yüzlerinde nefret, endişe, öfke veya hüzün yoktu artık. Kedilerin kuyruklarına teneke bağlayan çocuklar da. Yahut gençler birbirlerine zorbalık yapmıyordu. Güzellik kalıplarının kırılması adı altında yeni güzellik kalıpları aşılanmıyordu insanlara. Savaşlar bitmişti. Sadece tek bir yerde. Evet, dünya hatta evrenler arası barış vardı. Ama sanıldığı gibi asla değildi. Bu barış için feda edilenler olmuştu.  Kötüler dedi tarih onlara. Onlar kendilerine fedakar. Var olmaları dengeyi sağlardı. İyilik ve kötülük. Tıpkı yaratılan her varlıkta olduğu gibi. İki öz. Aslında var olan her şeyin temelinde olan iki gerçeklik. Peki bu gerçeklikten dolayı kendilerine fedakar diyebilirler miydi? Zaten hayatın getirisi olan bir ned...

Kanla Yazılmış Son Sayfa

 Jackson siyah bir atın üzerindeydi. Asla ilk olarak çıkmayı düşünmedi. Kardeşlerini iyi tanıyordu. Kinsey doğuştan bir lider ve askerdi. Sessiz gelenlerin lideriydi. Amansız avcıydı. Her zaman böyle bir güce karşı planları olurdu. Jackson kurtulmak istediği tek kardeşin Kinsey olduğunu fark etti. Patricia'nın da ona yardım edeceğine adı kadar emindi. Bilmediği şey ise bu geçen yıllarda çok şeyin değiştiğiydi. Patricia artık kardeşine kötü davranmıyordu. Patricia artık sevdiğini gizlemek zorunda değildi. Patricia tahtını kız kardeşlerinden korumak zorunda değildi. Bu da Jackson'un Kinsey'i öldürmeye çalıştığı zaman Patricia'nın buna karşı duracağı anlamına geliyordu. Zaman değişmişti. Her şey değişmişti. Jackson bunu göz ardı ediyordu.  Düşünceleri diğer kardeşi Patricia'ya kaydı. Onunla bir büyümüştü. Serinkanlı davranışlar sergilediğini ilk elden görmüştü. Patricia'nın asil ve yumuşak yüzü altında bir cani yatıyordu. O bir yılandı. Tıpkı Sophia gibi. Atının üz...

Tanrı Kralı Korusun

  Jackson şaşırmıştı. Oturduğu tahtından kalktı. Gözleri önünde sarı lekeler uçuşuyordu. Bir süre duyduklarını ve var olan gerçekliği sorguladı. Bu kötü bir kabus olmalıydı. Ancak Cheryl dükü hiç de bir kabus gibi durmuyordu. Daha çok kanlı canlı acı bir gerçekti. Bir sonraki aşamada Jackson köpürdü. Yerinde dönmeye ve lanetler etmeye başladı. Sonra birden duruldu. Bu işin hala daha alec'in başının altından çıktığına inanmayacak kadar kör kütük ona güveniyordu. Nefreti kız kardeşlerini buldu. Ellerini yumruk yaptı. Bir tanesini hınçla açıp tahtının yanında duran asayı kaptı. Bağırışı bazı tarafları mor perdelerle kaplı taş duvarlarda sekti. -Çabuk orduyu hazırlayın. Artık onları kazımanın vakti geldi. Taş üstünde taş, kardeşlerim de sağ kalmayacak! Engelbertha adamları toparladı. İyileştirmelerinin yapılması için bekledi gerekli malzemeleri tedarik etti. Uzun bir yol tepmişti. askerleri olmadan geri dönmeye niyeti olmadığı gibi orduyu da burada tutmakta fayda vardı. Çadırına çek...

Cadının Kehanet Kilimleri

 Grace ile başka bir yoldan geri 15. Bölge Kötüler Kampı'na gitmeye başladılar. Grace iyice büzüşmüş ve uyuyordu. Boreas iç çekti yanında uyuyan kadına göz ucuyla bakıp. En başında onun düşüncelerini önemsemezken nasıl birden önemsemeye başladığını merak etti. Yol uzadıkça uzuyordu. Oraya gidişleri uzun sürecekti. Yaklaşık 1 ay kadar. Belli bir yolu uçakla gelip arabayla devam etmişlerdi ama şuan o risk gibi durdu Boreas'ın gözüne. Sonunda bir kez daha mola vermek adına durdu ve kafasını geriye yasladı. Elini kızın elinin üzerine kapatıp durdu. Fark etmedi ama ağladı adam. İlk defa yaptığı işten pişmandı. İlk defa olduğu kişiden nefret etti. İlk defa bir kadın için ağladı. Ve ilk defa bir kadından özür diledi.  Kırmızı Atkılı Jones tedbiri seven birisiydi. Kimse onun korumaları olmadan sadece bir şoförle yolculuk edeceğine ihtimal vermezdi. Gerçekler ise tıpkı buydu. Jones kendisinin öldürüleceğini düşünerek yanına en sadık adamını alarak farklı bir yola gece yarısı saptı. Kim...