Ana içeriğe atla

KARANLIK SARAY (BÖLÜM 1)

 CHAPTER 1


Başlangıçta sadece Kaos vardı. Mutlak boşluk. Kaos tam 6 kez baba oldu. Gaia, Uranüs, Tartarus, Pontus, Erebus ve Nyx. 6 birbirinden güçlü kadim tanrı evreni yarattılar ve içinde yaşadığımız Dünya'yı. O zamanlar gece gündüz yoktu çünkü Erebus ve Nyx daha evlenmemiş, gün olan kızları Hemera doğmamıştı. Kaos sarayında yaşıyorlardı. Kaos Nyx' i kardeşi Gaia'nın yanına yollamıştı. Yani Dünya'nın yüzeyine. Nyx uzun bir süre orada kaldı hatta orada büyüdü. Ta ki Gaia, Uranüs ile evlenmeye karar verene kadar. Hiçbiri bilmiyordu ki bu sonsuza dek dünyanın kaderini değiştirecekti.

Nyx yanında oturduğu ablasını sıkıştırdı. "Nereden çıktı bu evlilik?" Nyx ablası gibi aşık olmak veya evlenmeyi asla düşünmemişti, biliyordu ki Uranüs'ün doğma nedeni ablasının bu arzusuydu. Gaia yeşil elbisesini divana yayıp oturdu. Tanrıça ne kadar yer kendisi olsa da beş metrelik insan halinde kendi üzerinde dolaşıp dağ tepe arşınlamayı seviyordu. Yakutlarla bezeli kıvırcık kısa saçlarını geriye attı elleriyle. "Nereden çıkacak, sonunda beni fark eden Uranüs'ün ağzından." Nyx üzgünce gülümsedi. İç sesi çok acı çekecek mani ol diyordu. Nyx bu konudan uzak kalmaya karar verdi. "Umarım" dedi "Mutlu olursun abla. Ama Uranüs güvenilir mi?" Gaia göz devirdi. Nyx'in kendisine dahi güvenmediğini bildiği için umursamamak istiyordu, Nyx'in bu tavırları rahatsız ediyordu. "Nyx tatlım, sen de evleneceksin. O zaman beni anlarsın." Nyx kırmızı dudaklarını birbirine bastırdı. bu ona uzak bir ihtimaldi. kim işkenceleri seven, yanında kırbaç taşıyan bir gece tanrıçasına aşık olurdu ki? Sustu. Ablasının düşüncesini bilmesine gerek yoktu.

Gaia heyecanla nimfalarının hazırladığı elbiselerine şöyle bir baktı. İpek olanlar, yün olanlar, pamuk olanlar... Her çeşit yeşilin her tonu olan elbiseleri bir sandığa doldurttu. Nyx sakince olanları izliyordu. Nyx'in kıyafet sandığını taşıyan satirler Erebus'un yolladığı ağızları kanlı cehennem tazılarının çektiği arabaya yerleştirdiler. Gaia yüzünü buruşturdu. Cehennem tazılarını sevmezdi. "Bunlar gelmek zorunda mıydı?" Nyx cehennem tazılarının başını okşadı. Cehennem tazıları doğuştan efendileri olan kadının önünde yerlere yuvarlandılar. "Bunlar görüp görebileceğin en sadık canlılardır Gaia. Bu kadar korkma." Gaia yeşil elbisesini kavrayıp arabaya oturdu. "Harika. hadi gidelim. düğünüm var."

Kara sarayda heyecan hakimdi. Erebus üzerine geçirdiği tuniğin beline ince gümüşi iplerden birisini bağlarken bir önceki gece yemek masasında konuşulanları düşünüyordu.

"Gaia çok güzel bir kadın. Ne kadar şanslısın Uranüs."
Bunu diyen ağzını yaya yaya konuşan Tartarus'tu. Erebus evlenmeyi düşünmediği için sırtını sandalyesine dayamış sırıtarak yaşananları izliyordu. Uranüs gerilmişti. Lâcivert gözleri dik dik Tartarus'u kesmişti. Gözleri mavi olan ailede iki kişilerdi. Erebus ve Uranüs. Erebus karanlığın tanrısı olmasına rağmen platin mavisi gözlerini pek anlayamasa da şikayetçi değildi. Tartarus korkunç derecede sarı olan gözlerini devirip yemeğinden bir lokma daha almıştı. Araya Pontus girdi. "Nyx ile evlenmeyi düşünüyorum." Buna burnundan güldü Erebus. "Nyx ile mi? Duyduğuma göre öfke sorunları varmış. Üstelik bir de gecenin tanrıçası. Uyumlu değilsiniz ki!" Erebus gerçekten öyle duymuştu. Kaldı ki Nyx'i çok hatırlamıyordu. Nyx diyince aklında simsiyah dağınık saçlı, koyu tenli, kısa boylu ve hırçın ablaları Gaia'nın yanında büyümenin getirdiği bir hırpaniliği olan bir tanrıça canlanıyordu. Pontus su tanrılarında ırsi olacak olan Karadeniz yeşili gözlerinden ateş fışkırırken sandalyesinden doğruldu. "Ne o sen mi evleneceksin?" "Ah hayır ağabeyciğim. Evet babam evlenmemi istiyor ancak bana uygun bir eş ben etrafta göremiyorum. Öncelikle sevebileceğim birisi olmalı. Daha da önemlisi beni sevmeli. Ayrılsak dahi başkasını sevmemeli çünkü ben sevmeyeceğim. Soylu olmalı. Korkunç karanlığa hükmedebilmeli. Yani bana. En önemlisi benimle uyumlu olmalı. Aynı sarayda yaşamalıyız. Çocuklarımız bize benzemeli. Ve birlikte işkence etmeliyiz. Ancak etrafta bu şekilde bir hanım tanrıça var mı? Yok! Üzgünüm ama Nyx gecenin tanrıçası. Ne kadar güzel olabilir veya ne kadar bahsettiğim gibi olabilir ki?"
Erebus'un hayalindeki kadın kesinlikle Nyx'ti. Sadece Erebus o zamanlar bunu bilmiyordu.

Sandaletlerini ayağına geçirdikten sonra taht salonuna indi. Sarayın en geniş yeri şüphesiz ki bu salondu. Ortada ,kimsenin daha yücesini yapmaya cesaret edemeyeceği kadar büyük kara bir taht vardı. Ancak sembolikti bu. Kaos'un belirli bir şekli yoktu. O boşluktu. Tüm evrendi. Kaotik olmaktan çıkıp 6 tane tanrı yaratmıştı. Kudretine sual olmazdı.

Simsiyah taht odasını nimfalar ellerindeki çiçekleri ve elmasları etrafa saçıyorlardı. Erebus orada işini yapan sarışın bir nimfayı gözüne kestirdi. Çekingen kızın yanına sokuldu. Nimfa Erebus'u görünce kızardı. Ellerindeki tepsiyi düşüreceği sırada Erebus tepsiyi tuttu. "Sakin ol güzelim. Sadece bir kadeh nektar alacaktım." Orada duran altın kadehlerden birine uzandı. Nimfa Erebus'a biraz daha sokuldu. Erebus böyleydi işte. Onun etki alanına girerdiniz. Çekilirdiniz onun karanlığına ve kaybolmak isterdiniz. Mavi gözleri ile içinizi okurdu. En yakışıklı tanrısıydı o zamanların. En genci ve en karizmatiği... Tüm nimfalar onun kollarına bırakırdı kendilerini. Erebus ondan karşılık bekleyen nımfaya karşı ilgisini kaybetmiş şekilde kadehle geri dönüp başka bir köşeye ilerledi. Nimfanın koşar adım gittiğini sezdi sırada Pontus dibinde bitti. Yılışık sırıtışı tekrar yüzündeydi."Kardeşim sence de fazla nimfalarla yüz göz olmuyor musun?" Erebus omuzlarını silkti. "Senin bölgendeki 40 güzel kadın sana bakmıyor diye mi kıskanıyorsun beni?" Pontus'un gözlerinden geçen öfkeyi gördü ve keyiflendi Erebus. Pontus bir tepki vermeden ona öfke kusmaya devam etti. Birbirlerine dakıkalarca kötü bakışlar atabilirlerdi belki ancak içeri gelin girdi.

Erebus içeri giren gelini göz ucuyla gördü. Yanına yaklaşıp reverans yaptı. "Kız kardeşim. Sevgili ablam. Bu ne güzellik? Her zamanki gibi harika görünüyorsun." Gaia elini Erebus'un omzuna koydu. Üzerinde koyu yeşil bir elbise vardı. Kolları sarmaşıklarla bezeliydi. O doğa anaydı. Toprak ana Gaia idi. Yanaklarını çevreleyen kıvırcık kuzguni saçları ve anaç yüzü caniliğini saklardı ancak kardeşler arasında belki de en canisi Gaia idi. Ilk cinayeti işleyen kişiydi Gaia. Son da olmayacaktı. "Ah benim küçük kardeşim çok büyümüşsün. Kocaman bir delikanlı olmuşsun. Babamız sana toprak vermiştir. Krallığın vardır. Bir kraliçe için baskı uyguluyordur." Babamız sözü Erebus'u germişti. Babasının en sevmediği evladı kesinlikle Erebus'tu. En başta Erebus dik kafalıydı. Pek sevgili ağabeyi Pontus gibi asla el pençe divan durmuyor kendi kafasına eseni yapıyordu. Kaos buna deliriyor asla bir işi beceremeyeceğini bağırıp duruyordu. Erebus bu anlardan nefret ederdi. Bu sözler altında büyümek onu daha asabi ve vurdumduymaz birisi yapmıştı. Çünkü kim olduğunu biliyordu. Ne yapacaktı babası? Mutlak karanlığı mı l öldürecekti? Kaos bunu asla yapmazdı. Öte yandan Gaia diğer konularda haklıydı. Babası evlenmesi ve kraliçe bulması için baskı yapıyordu. Bu arada Gaia yanındaki kızı takdim etti. "Nyx. Gece tanrıçası. Hatırladın mı Erebus?" Erebus Gaia'nın gösterdiği kadına döndü. Kadın çok güzeldi. Çok güzeldi hafif bir ifade kalırdı. Asla hayal edilemeyecek bir güzelliğe sahipti. Kötü bir güzelliği vardı. Kesinlikle Erebus'un hayellerindeki gibi değildi hatta taban tabana zıttı şuan karşısında gördüğü kadın. Simsiyah düz saçları beline kadar iniyordu Gaia'nın kıvırcık ve kısa saçları aksine. Boynuna kocaman altın bir gerdanlık takmıştı. Ne yazık ki o zamanlar gece boş bir karanlıktan ibaretti çünkü Ay'ın, yıldızların tanrıları yoktu. Siyah ipek elbisesi harika bedeni etrafında dönerek aşağı iniyordu ve Erebus derin yırtmacı altından görünen beyaz bacaklarının çok güzel olduğunu düşündü. Omuzları ve kolları altın bilekliklerle süslüydü. Kafasında ise tacı vardı. Uzun ince parmakları ile ipek kumaşı tutup reverans yaptı. Erebus kalbinin varlığını hissetti. Sonra ise sesini duydu kadının. "Merhaba lord Erebus. Sizi görmeyeli uzun zaman oluyor." Erebus bir konuda ilk defa bu kadar yanıldığını hissetti. Onu daha yakından tanımak için şimdi deliriyordu.

Nyx ve Gaia oradan uzaklaşırken arkalarından baktı. Nyx... O küçük kız kardeşi çok güzel bir kadın olmuştu. Kimsenin olamayacağı kadar güzeldi. Asildi. Kendisini toparlaması gerektiğini hissetti. Ona aşık olan Pontus'tu. Yanına ilişen ağabeyine baktı. Kehribar gözlü ağabeyi konuştu " Nyx büyümüş." Yutkundu Erebus. "Gecenin bu kadar güzel olacağını düşlememiştim." Tartarus güldü. Karga gibiydi gülüşü. Eğer o zamanlar karga diye bir hayvan olsaydı. "Onu düşledin yani." Erebus mavi gözlerini devirdi. "Hayır o anlamda değil. Eğer bir evlilik söz konusuysa Gaia ve Nyx'ten başka seçenek yok pek fazla biliyorsun. Bu tanrıyı meraka sürüklüyor" Tartarus başını salladı. "Evliliği de düşündün yani. Ben seni nimfalarla dolaşıyor sanıyordum." Erebus omuz attı Tartarus'a. Aralarında bir şakaydı bu. "Bugünlerde de herkese dert olmuş benim nimfalarım. Yapma ama ağabey, bir nimfa ile evlenmeyeceğim." Tartarus kınadı onu. "Bu seçiciliğin yüzünden başına bela alacaksın. Kaldı evlenmeyeceksen yüz verme kızlara." Erebus omuz silkti. "Onlar hakkında başka planlarım var ve bakışlarına istinaden diyorum hayır metresim olmayacaklar rahat olablirsin."

Nyx'in yanına sinsice süzülen Pontus'u izledi Erebus. Yüzündeki itici sırıtışı, Erebus emindi ki kendisini çekici yaptığını sanıyordu herif, laubali tavırları ile Nyx'e sokulup duruyordu. Erebus Nyx ile Pontus'un uyumlu olmadıklarına tekrar kanaat getirdi. İlk olarak Pontus Nyx'in yanında amcası gibi kalıyordu. Pontus öyle kendisini daha çekici bulduğunu söylemişti ancak hangi kadın bu görüntüyü çekici bulurdu orası muammaydı. Sonra Nyx onun yanında o kadar asil ve ulaşılmaz duruyordu ki aralarında kulvar farkı olduğu ortadaydı. Canavarların çukuruna baktı. "Sence uyumlular mı?" Tartarus başını iki yana salladı. Tartarus da aynı şeyleri düşünüyordu. Hatta bunu Gaia ve Uranüs için d düşünüyordu. "Kesinlikle değiller. Nyx çok üzülecek. Pontus onu mutlu edemez. Çok fazla menfaatlerini düşünüyor. Hem Nyx de ona aşık değil." Erebus'un gözleri ışıldadı. "Değil mi? Nereden biliyorsun?" "Senin aksine ben Nyx ile yakınımdır. Aşık olsaydı derdi. Ancak o kimseyi istemiyor. Kendisini çok üst görüyor. Sence öyle mi?" Erebus'un omuzlarına karanlıklar çökmüştü. Kalbi heyecanını yitirmişti. Tanrıçanın ondan birkaç gömlek üstte olduğunu hissediyordu. "Kesinlikle öyle. Tartışılamaz bile."

Tartarus şaşırmıştı. Erebus asla kendisinden üstün bir tanrı olduğunu kabul etmezdi. Ancak şuanda karşılarında duran narin tanrıçayı üstün olarak kabul ediyordu işte. Tartarus kardeşine bakınca onun dikkatle Pontus ve Nyx arasında mekik dokuduğunu gördü. Elini omzuna atıp sıvazladı. "Yakışıklı olmuşsun kardeşim. Pontus'tan daha yakışıklı. Ve biliyor musun? Nyx senin gibi bir kocayı hak ediyor Pontus'u değil. Emin ol gece ve karanlıktan daha iyi bir ikili de olamaz. Bence şansını denemelisin." Kardeşinin Nyx'ten etkilediğinin farkındaydı. Ve Tartarus da Pontus'tan haz etmezdi. Pis yalaka diye düşündü. Erebus hızlı davranmalıydı. Kaos asla Erebus'la Nyx'in evliliğini onaylamayacaktı. Erebus mutlulukla ona döndü. "Öyle mi düşünüyorsun gerçekten?" Tartarus başıyla onayladı. Erebus'u itekledi.

Gaia yanına iliştiği Uranüs'e sokulurken kıkırdadı. "Eminim ki çok mutlu olacağız. Sen ben ve on iki çocuğumuz." Uranüs kaşlarını çattı. Çocuk mu? On iki mi? O baba olmaya hazır değildi. Her gece aynı kadınla yatağa girip bebek ağlaması çekmeye de hazır değildi. bunu yansıtmadı. Bir yola girmişti ve babasının en sevdiği çocuğu ile evlenecekti. Sürgün edilmek için gençti. Zoraki gülümsedi. "Evet benim sevgilim. Sen ben ve kara zincirler. Yani çocuklarımız. Evliliğimizi güçlendirecekler diye böyle dedim."

Nyx karşısında duran adama karşı kollarını kavuşturmuş ve sürekli geriye çekiliyordu. Pontus durmadan kadına sırnaşmaya devam ediyordu. Nektar ikram etmeye çalışıyor arada sırada kolunu omzuna atıyordu. Arkada tatlı bir müzik çalarken kolunu tekrar omzuna atmıştı ki bir el o kolu indirdi. Arkasını dönünce karşılaştığı ilk şey platin mavisi bir çift gozdu. Ruhunu gördüğünü hissetti tanrıça. Onun en gizli karanlığını görüyordu sanki. En gizli sırlarını görüyordu, gecesinin her santimini ezbere biliyordu sanki. Titredi."Evet lord Erebus?"

Erebus gelen ince ses ile reverans yapması gerektiğini hatırladı. Saygıyla reverans yaptı. "Leydi Nyx, benimle dans eder misiniz?" Nyx Pontus'tan kurtulmak için elini yakaladı Erebus'un. Erebus Pontus'un yeşil gözlerindeki öfkeyi gördü. Pişkince bir gülüşle karşılık verdi.

Tanrıçayı salonun ortasına çekti. Eli belinde birlikte dans ederlerken mavi gözlerini tanrıçanın siyah gözlerine sabitledi. Kendi karanlığını gördü Erebus Nyx'in gözlerinde. "Gözlerin benim yarattığım karanlıktan daha güzel. Saçların karanlığımı delip geçecek kadar koyu. Gücün benim üstümde sanki. Ancak ben bu güce rağmen seninle konuşacak kadar kibirliyim." Gecenin mağrur tanrıçası başını eğip kara gözleriyle alttan alta Erebus'a baktı. Utanmıştı. Hoşuna gitmişti. Pontus'un ona dediklerinden daha iyi hissettirmişti kendisini. Daha özel hissettirmişti. Lakin birisiyle evlenmek istemiyordu. Bu onu biraz ürpertiyor ve güven sağlayamıyordu. Erebus ona güvenilmez gelmişti. Geniş omuzları, kendisine yumuşak bakan mavi gözleri, tatlı ses tonu, korumacı bir şekilde ona dolanmış kolları onu rahatlatmıyordu Ablası Gaia'yı pekala güven verecek bu özellikler onu rahatsız ediyordu. Tedirgince titriyordu delikanlı tanrının kollarında. Incecik konuştu. "Teşekkürler lordum. Gözleriniz çok güzel." Erebus kocaman gülümsedi. "Karanlığın tanrısına yakışmıyor değil mi?" "Masmavi gözler mi? Kesinlikle yakışıyor lordum."

Biraz daha dans ettiler. Sonunda Erebus tanrıçayı rahat bıraktığında bir kez daha Pontus'un korkunç bakışlarına maruz kaldı. Ama umursamamıştı. Nyx Tartarus'un yanına doğru ilerlerken Pontus ona doğru sokuldu. Erebus yaklaşmakta olan belayı fark etmişti. Bu bela da bugün istediği son şeydi. Babalarının gözü üzerlerindeyken kendisinden nefret ettirecek bir şey daha yapmayacaktı. Bela ise onu yalnız bırakmadı, üzerine sıçrayan bir çamur misali daha da yayıldı. Bulandı.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen?" Erebus omuzlarını kayıtsızca silkti. "Leydi Nyx'i mutlu ediyorum senin yapamadığını yani." Denizlerin tanrısı bu sözler üzerine köpürdü. Pontus hınçla Erebus'un üzerine yuvarlandı. Altındaki küçük kardeşini dövmeye çalışırken Erebus onu zorlanmadan üzerinden itip elini boğazına dayadı. Hırladı Pontus'a. "Sakın ağabey. Asla bana saldırmaya kalkma. Yapacağım şey seni sürmekten daha fazlası olur çünkü. Ben Erebus'um, karanlığın kralı. Gücümü mü deniyorsun?"

Erebus'un burnu kanıyordu. Altın ikor çenesinden aşağı damlıyor ve göl oluyordu. Tartarus ve Nyx nefeslerini tutmuş bakarken Gaia mahvolan şenlik üzerine köpürüp Erebus'a kızıyordu. Erebus, Pontus'un ona yaptığı gibi davranacaktı ki etrafı inleten bir ses duyuldu. Erebus'u hiç sevmeyen ve yanlı davranacak bir hakim gelmişti olay yerine.



Sonraki Bölüm

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Eros'un Laneti

                       Güneşli bir gündü. Olması gayet doğaldı da. Güneş'in tanrısı Apollon vardı zira. Nasıl olmasın? Biraz da aşk kokusu var sanki. O da Afrodit'den olma Eros'tan geliyor olmalı. Işığı ile herkesi ve her yeri aydınlatan lord Apollon, Eros ile konuşuyor hatta onunla dalga geçiyor olabilirdi. Eros'un heykeltraşların yonttuğu yüzü sertleşiyor, yontulan taşlardan bir parça haline geliyordu.  - Sen buna ok mu dersin Eros?  Eros'tan hoşnutsuz sesler çıkıyor, parmakları arasındaki okları sıkıyordu. Buna rağmen güldü aşkın lordu.  - Evet lord Apollon. Gümüş ve altın oklar... Aşkın okları ve nefretin okları.  Çok güzel güldü Apollon. Gülüşünden ışıklar saçılıyordu. Altın sarısı saçlarını savurdu ve altın oklarından birisini çıkardı.  -Bak Eros, ok budur. Seninkiler ok mudur? Yoksa sadece birer talim kılıcı mı? Peki o yay mıdır? Benimkisi gibi olanlar oktur. Bak ışıltılı günün okları. Veba okları... Kikloplar dövdüler.  Sadece gülümsedi aşkın yakışıklı tanrı

Yazardan Seçmeler

 Bu sayfadan ben White Rose'un kitaplarında ve kitap olmamış tek bölümlük hikayelerine ulaşabilirsiniz. İyi okumalar dilerim  Eros'un Laneti   Çiy   Çocuk Alman Tablosu   The Mystyc History   Tarihteki Modern Kadın 1855 Cadısı Historymaker Queens Series Dynasty Prometheus Thanatos ve Eros Mary on cross The Key Of Darkness

Thr Key of Darkness (1)

  THE KEY OF DARKNESS --- Chapter One --- Tears of the Monster The sun was rising over the skyline as a scary monster approached a home. Elenor woke up and smiled. Her maid Nancy came in and spoke cheerfully. “Madam, today is your wedding day. You are a very lucky woman in England.” Elenor looked into her eyes and got out of bed. “I think this day will be amazing.” But destiny had other plans. Darkness, pain, and screams were everywhere. At the Marquee of Solisticashire, Samuel of Solisticashire talked to himself. “I hope she never learns about my dark side. It will not be good for her. But she will hurt. I wish she did not want to marry me. Little shy girl, making a deal with a demon.” The demon was Samuel, and he was a bad guy. He was narcissistic and cruel. He was feeling nervous now, thinking, “Am I a ghost or a monster?” Samuel was like a panther, graceful and dangerous. He looked like he could kill with kindness, but he was a cruel kind of man. Elenor got dressed, p