Ana içeriğe atla

The Key of Darkness (3)

 

---Chapter three---

Descendants of Adam and Eve

Samuel Solisticashire slowly approached William, who was searching for him in the dark forest. He wore a black cloak and removed his hat as he greeted William.

"Lord Battom, I never expected you to respond to my call. And you have a lovely lady with you," Samuel said.

William glanced at Jane, who stood beside him. He noticed her trembling in fear. He turned to Samuel and replied, "Yes, as usual, a sacrifice."

Jane was taken aback and scared. She trembled, and then she asked in a low voice, "You said I was going to die. I can understand that, but what kind of sacrifice?"

"For a ritual," William responded.

"What ritual? What if the church found out?" Jane asked, perplexed.

Samuel chuckled and approached the girl, whispering, "The church only accuses poor women of witchcraft, not wealthy men like us. We started the witch hunts, but it was women like you who suffered."

Jane gasped and exclaimed, "Don't you fear God? Are you not descendants of Adam and Eve?"

"We are already paying for their sins. We are baptized at birth. Why? Because our mother ate an apple. Then what? Do Adam's first wife, Lilith, and her demons haunt us? They bring bad luck. But we'll take our chances," Samuel explained.

Jane was taken aback by Samuel's words and began to cry. William glanced at her, then turned back to Samuel and said, "You're revealing too much. You're scaring her."

"That's better," Samuel replied with a smirk.

William took Jane into his arms and started walking through the forest.


Sonraki Bölüm

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Eros'un Laneti

                       Güneşli bir gündü. Olması gayet doğaldı da. Güneş'in tanrısı Apollon vardı zira. Nasıl olmasın? Biraz da aşk kokusu var sanki. O da Afrodit'den olma Eros'tan geliyor olmalı. Işığı ile herkesi ve her yeri aydınlatan lord Apollon, Eros ile konuşuyor hatta onunla dalga geçiyor olabilirdi. Eros'un heykeltraşların yonttuğu yüzü sertleşiyor, yontulan taşlardan bir parça haline geliyordu.  - Sen buna ok mu dersin Eros?  Eros'tan hoşnutsuz sesler çıkıyor, parmakları arasındaki okları sıkıyordu. Buna rağmen güldü aşkın lordu.  - Evet lord Apollon. Gümüş ve altın oklar... Aşkın okları ve nefretin okları.  Çok güzel güldü Apollon. Gülüşünden ışıklar saçılıyordu. Altın sarısı saçlarını savurdu ve altın oklarından birisini çıkardı.  -Bak Eros, ok budur. Seninkiler ok mudur? Yoksa sadece birer talim kılıcı mı? Peki o yay mıdır? Benimkisi gibi olanlar oktur. Bak ışıltılı günün okları. Veba oklar...

Yazardan Seçmeler

 Bu sayfadan ben White Rose'un kitaplarında ve kitap olmamış tek bölümlük hikayelerine ulaşabilirsiniz. İyi okumalar dilerim  Eros'un Laneti   Çiy   Çocuk Alman Tablosu   The Mystyc History   Tarihteki Modern Kadın 1855 Cadısı Historymaker Queens Series Dynasty Prometheus Thanatos ve Eros Mary on cross The Key Of Darkness

The Mystyc History

Chapter 1: Troy  Çok uzun zaman önce yağmurlu bir gecede yatağında uyuyan kraliçe korkuyla uyandı. Feryat etti. "Truva düşüyor. Yanıyor cayır cayır. Burçlardan alevler yükseliyor. Kurtarın."  Eos kardeşi Helios için yolu açınca rahipler toplandılar hamile kraliçenin başına. Başladı kraliçe anlatmaya. "Karnımdan bir alevdir başladı yanmaya. Önce perdelere atladı yangın sonra da balkona. Burçları sardı alevler. Sancağı yuttu. Ve Lord Posidon'un ördüğü surlar çöktü." Rahipler fısıldaştılar aralarında. Korkuyla kadına döndüler. "Lanetli bir evlat var karnında. Terk edilmeli, öldürülmeli." Truva'nın kral ve kraliçesi korktular. Bebekleri doğunca onu Ida dağına bırakıp kaçtılar. Ölmesi gerekirdi bebeğin ancak Apollon görmüştü kaderi. Truva düşmeliydi.  Bebeği bir çoban buldu. Bu güzel bebeği doyurdu. Karısı oğlu bildi nişanladı şirin bir kızla. Ne olduysa o sırada oldu.  Ares ve Afrodit'in kızları Harmonia Kadmos diye ölümlü bir kralla evleniyordu. Ş...