Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mary On Cross (chapter 1)

the Ghost for Atkins chapter one  Clauds hide the Sun. Wind were singing. Any mackingbird were singing  but ravens were around the Castle With Stone.Maids of castle were very nervous. Some of them had a nightmare priviest nigth.Everywhere getting bloody water. And they heard a scream. The scream around in the castle. Castle shaked all night with darkness and ligth. The lightnings craking all the time and a woman was standing front of them. Nobody did not know who is she. A many days talking this nightmare. She had dark red hair, brown eyes and pretty face. Really pretty face but scary face at the same time. Her face was very white like a ghost but she look like a crownless princess. May be a queen. She wore a Tudor area dress but nobody known she. Just one night she spoke. She said,  "I am granddaugther of two greatest monarch ever. I am daugther of princess of Spain and daughter of Spain. And ı warn you, I come here to take my throne."  But this words did not help t...

The Key of Darkness (6)

  Chapter Six: A Murder and King Henry VIII Jane smiled and giggled, turning to William, who had blood smeared on his face. For days, months, and even years, William knew that Samuel was a sacrifice for the King of Hell, as his name was signed in a blood covenant. William had thought it was an honor, and he was right. It was the greatest honor but also the scariest truth ever written in his own mother's and Samuel's mother's spell books. Samuel's dead body lay on the ground, and William said, "He never learned the truth." "But he died for a big purpose," Jane replied. William turned to Jane and asked, "But Jane, why? Why do you help me? You're a sister, a nun! Why?" Jane smiled again and leaned in close to him, whispering in his ear, "I'm not a normal nun. I'm not Christian. I'm a nun of Alloces." William couldn't breathe, and his eyes grew bigger and darker. He whispered like Alloces, hearing the l...

Papatya

 Güneş eskiye göre daha sağlıklı olan çevrede batıyordu. Yine güneşi göremiyordum belki ama temiz bir hava soluyabiliyordum. Etraftaki evler değişmişti. Mimarlar sadece bir beton yığını yapmaktan vazgeçmiş olacaklar ki klasik mimariyi takip eder olmuşlardı. İnsanların yüzlerinde nefret, endişe, öfke veya hüzün yoktu artık. Kedilerin kuyruklarına teneke bağlayan çocuklar da. Yahut gençler birbirlerine zorbalık yapmıyordu. Güzellik kalıplarının kırılması adı altında yeni güzellik kalıpları aşılanmıyordu insanlara. Savaşlar bitmişti. Sadece tek bir yerde. Evet, dünya hatta evrenler arası barış vardı. Ama sanıldığı gibi asla değildi. Bu barış için feda edilenler olmuştu.  Kötüler dedi tarih onlara. Onlar kendilerine fedakar. Var olmaları dengeyi sağlardı. İyilik ve kötülük. Tıpkı yaratılan her varlıkta olduğu gibi. İki öz. Aslında var olan her şeyin temelinde olan iki gerçeklik. Peki bu gerçeklikten dolayı kendilerine fedakar diyebilirler miydi? Zaten hayatın getirisi olan bir ned...

Kanla Yazılmış Son Sayfa

 Jackson siyah bir atın üzerindeydi. Asla ilk olarak çıkmayı düşünmedi. Kardeşlerini iyi tanıyordu. Kinsey doğuştan bir lider ve askerdi. Sessiz gelenlerin lideriydi. Amansız avcıydı. Her zaman böyle bir güce karşı planları olurdu. Jackson kurtulmak istediği tek kardeşin Kinsey olduğunu fark etti. Patricia'nın da ona yardım edeceğine adı kadar emindi. Bilmediği şey ise bu geçen yıllarda çok şeyin değiştiğiydi. Patricia artık kardeşine kötü davranmıyordu. Patricia artık sevdiğini gizlemek zorunda değildi. Patricia tahtını kız kardeşlerinden korumak zorunda değildi. Bu da Jackson'un Kinsey'i öldürmeye çalıştığı zaman Patricia'nın buna karşı duracağı anlamına geliyordu. Zaman değişmişti. Her şey değişmişti. Jackson bunu göz ardı ediyordu.  Düşünceleri diğer kardeşi Patricia'ya kaydı. Onunla bir büyümüştü. Serinkanlı davranışlar sergilediğini ilk elden görmüştü. Patricia'nın asil ve yumuşak yüzü altında bir cani yatıyordu. O bir yılandı. Tıpkı Sophia gibi. Atının üz...

Tanrı Kralı Korusun

  Jackson şaşırmıştı. Oturduğu tahtından kalktı. Gözleri önünde sarı lekeler uçuşuyordu. Bir süre duyduklarını ve var olan gerçekliği sorguladı. Bu kötü bir kabus olmalıydı. Ancak Cheryl dükü hiç de bir kabus gibi durmuyordu. Daha çok kanlı canlı acı bir gerçekti. Bir sonraki aşamada Jackson köpürdü. Yerinde dönmeye ve lanetler etmeye başladı. Sonra birden duruldu. Bu işin hala daha alec'in başının altından çıktığına inanmayacak kadar kör kütük ona güveniyordu. Nefreti kız kardeşlerini buldu. Ellerini yumruk yaptı. Bir tanesini hınçla açıp tahtının yanında duran asayı kaptı. Bağırışı bazı tarafları mor perdelerle kaplı taş duvarlarda sekti. -Çabuk orduyu hazırlayın. Artık onları kazımanın vakti geldi. Taş üstünde taş, kardeşlerim de sağ kalmayacak! Engelbertha adamları toparladı. İyileştirmelerinin yapılması için bekledi gerekli malzemeleri tedarik etti. Uzun bir yol tepmişti. askerleri olmadan geri dönmeye niyeti olmadığı gibi orduyu da burada tutmakta fayda vardı. Çadırına çek...

Cadının Kehanet Kilimleri

 Grace ile başka bir yoldan geri 15. Bölge Kötüler Kampı'na gitmeye başladılar. Grace iyice büzüşmüş ve uyuyordu. Boreas iç çekti yanında uyuyan kadına göz ucuyla bakıp. En başında onun düşüncelerini önemsemezken nasıl birden önemsemeye başladığını merak etti. Yol uzadıkça uzuyordu. Oraya gidişleri uzun sürecekti. Yaklaşık 1 ay kadar. Belli bir yolu uçakla gelip arabayla devam etmişlerdi ama şuan o risk gibi durdu Boreas'ın gözüne. Sonunda bir kez daha mola vermek adına durdu ve kafasını geriye yasladı. Elini kızın elinin üzerine kapatıp durdu. Fark etmedi ama ağladı adam. İlk defa yaptığı işten pişmandı. İlk defa olduğu kişiden nefret etti. İlk defa bir kadın için ağladı. Ve ilk defa bir kadından özür diledi.  Kırmızı Atkılı Jones tedbiri seven birisiydi. Kimse onun korumaları olmadan sadece bir şoförle yolculuk edeceğine ihtimal vermezdi. Gerçekler ise tıpkı buydu. Jones kendisinin öldürüleceğini düşünerek yanına en sadık adamını alarak farklı bir yola gece yarısı saptı. Kim...

Bir Gece Ansızın Bir Şafak Ansızın

 Grace karşısında duran adamı süzdü. Burada bulunmak onu her anlamda geriyordu. Ölüme bir nefes daha yakın hissediyordu. Bu hoşuna gitmemişti. Artık konuşmak konusunda arada gidip gelirken neden bunu yaptığını hatırlattı kendisine. Yapması gerektiğine inanıyor başka çıkış yolu bulamıyordu. Bir iç sesi her zaman bir çıkış yolu vardır dese de o tarafını zorla da olsa susturdu. Jones'un adamlarının onun için getirdiği sandalyeye oturdu. Artık geri dönüş yoktu. Yalan konuşamazdı. Bu bir oyun değildi. Her türlü ölecekti.  Grace onunla iletişime geçmişti Alex denen bir adamla. Alex gibi temiz görünümlü bir adamın Engelbertha gibi bir kadının yanında işi ne olabilirdi bilmiyordu. Ama öğrendiğine göre Engerlbertha bileklerini kesmişti ve onun yalnız gitmesi gerekiyordu. Sonradan peşinden gelecekti. Ona adresi verip yola çıkmıştı.  Kırmızı Atkılı Jones ellerini kavuşturmuş onu beklerken düşüncelerinden sıyrıldı. Yerinde rahatsız bir şekilde kımıldandı. Öksürdü ve bildiği her şeyi ...